Özel, PES kongresinde konuştu: Erdoğan’ın ordusunu alıp, Türkiye’deki antidemokratik uygulamaları görmemek duymamak gibi bir şeyi asla yapmayın!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da düzenlenen Avrupa Sosyalistler Partisi (PES) kongresinde, “19 Mart bir darbedir. Darbeler yapısı gereği hep iktidara yapılır. Ama bugünkü iktidar, fevkalade inovatif bir yaklaşımla geleceğe darbe yapmayı başardı. Geleceğin cumhurbaşkanına, geleceği iktidar partisine bugünün iktidar gücüyle darbe yapıyorlar. Türkiye’de yapılacak seçimler bir referandum olacak. Otokrasi mi, demokrasi mi? Otokratların bir arada olduğu koalisyonunun bir parçası olan Türkiye mi, Avrupa’nın bir parçası olan Türkiye mi? Lütfen, Türkiye’nin güçlü ordusunun Avrupa’nın bir parçası olarak da sizinle birlikte olmasını sağlayın. Ama bunu sadece Erdoğan’dan bir al-ver pazarlığıyla, Erdoğan’ın ordusunu alıp Türkiye’deki antidemokratik uygulamaları görmemek, duymamak gibi bir şeyi asla yapmayın” dedi.

Özel, PES Başkanı Stefan Löfven’in davetiyle PES kongresine katılmak üzere Hollanda’nın başkenti Amsterdam’a geldi. CHP Lideri Özel, kongrenin ikinci gününde, “Türkiye ile dayanışma” başlıklı oturumda konuştu. PES Genel Sekreteri Giacomo Filibeck tarafından “Bir zafere daha ihtiyacımız var. Bu zafere potansiyel rakiplerden kurtulmak için onların hapse atıldığı bir rejime sahip olan ülke Türkiye’de ihtiyacımız var” sözleriyle sahneye davet edilen CHP Lideri Özel, şunları kaydetti:

“Sözlerime dün güven tazeleyen Stefan ve harika ekibini kutlayarak başlamak istiyorum. Gerçekten çok zorlu bir süreçte, çok zorlu bir görevi hepimiz adına başarıyla sürdürüyorlar. Yeni dönemde de kendilerine başarılar diliyorum. Ülkemiz uluslararası alandaki birçok kritik sorunun ya tam merkezinde ya yanı başında. Öte yandan da biraz önce sevgili Giacomo’nun da bahsettiği gibi, demokratik değerlerin savunulması için Türkiye’de büyük bir mücadele vermek durumundayız. Çünkü Türkiye’de demokrasi saldırı altında, insan hakları saldırı altında, seçme-seçilme hakkı saldırı altında. Böyle bir günde Türkiye ile dayanışma göstermek üzere bu söz hakkını bize verdiğiniz, bizi dinlediğiniz, dün Ekrem Başkan’ın mesajını dinlerken ayakta dakikalarca alkışlayarak gösterdiğiniz dayanışma için ve sıcak karşılamanız için ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

“Türkiye’de demokrasi saldırı altında”

Türkiye’de demokrasi saldırı altında. Yalnızca partimize yönelik saldırılar ve cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu‘nun tutuklanması değil mesele. Türkiye’de iktidarı rahatsız eden gazeteciler, aydınlar, sendikacılar, iş insanları; iktidarı eleştiren kim varsa gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve iddianamesi çıkana kadar normalde o suçtan ceza alsa bile bir gün bile hapis yatmayacakken aylarca içeride tutuluyor. Adeta bir ön infaza muhatap oluyor. Daha geçen hafta sadece iktidara muhalif olan bütün sanatçıları sabahın altısında polisle toplayıp zorla idrar tahlili, kan tahlili, saç tahlili yapıp ‘Uyuşturucu kullanıyor’ dediler. İçlerinden birkaçının tahlil sonucu böyle çıkacaktır. Ama geri kalanların hepsine büyük bir itibar suikastı yaptılar. Ve kendilerini rahatsız eden kim varsa saldırmaktan çekinmiyorlar.

“Son 50 yılın en büyük hak ihlallerinin yaşandığı bir Avrupa ülkesinde yaşananlara mesafeli durmalarını anlamakta güçlük çekiyoruz”

Burada kardeş partilerinizin gösterdiği dayanışma inanılmaz. Hem Pedro liderliğinde Sosyalist Enternasyonal hem PES, ilk baştan itibaren çok büyük bir dayanışma gösterdi. Ancak bazı kardeş partilerimizin bu dayanışmanın gerisinde durması ve Erdoğan ile birtakım ilişkiler kurmak için bu belki de son 50 yılın en büyük hak ihlallerinin yaşandığı bir Avrupa ülkesinde yaşananlara mesafeli durmalarını anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu kadarını söyleyeyim, geri kalanı kapalı toplantılarda konuşuyoruz zaten.

“Türkiye’de aşırı sağ değil; sosyal demokrasi, sol yükseliyor”

Bunun dışında belirtmek istediğim bir şey var: 17 belediye başkanımız tutuklu. Partimizin kurumsal kimliği saldırı altında. Seçildiğimiz kongreleri iptal edip yerimize kayyımlar atamaya çalışıyorlar, binalarımızı elimizden almaya çalışıyorlar. Sokak ortasında bizlere kendi evlatlarını öldürmüş katiller saldırıyor, iki ay sonra tekrar serbest bırakılıyor. Gençler baskı altında. Ama sanmayın ki Türkiye’de bu kötü gidişat sonunda kaybediyoruz. Avrupa’nın genelinin, dünyanın genelinin aksine yaşanan bütün bu kaotik ortamda, Türkiye’de aşırı sağ değil; sosyal demokrasi, sol yükseliyor. 48 yıl sonra, partimiz bir buçuk yıl önce birinci parti oldu. Erdoğan, partisini kurduğu günden beri ilk kez ikinci parti oldu. Yerel seçimlerde belediyelerin yüzde 65’ini kazandık. Bir buçuk yıldır bütün anketlerde oyumuz yüzde 38’di, yerel seçimlerde Erdoğan’ın üç puan önündeydik. Şu anda yüzde 41 ile yedi puan önündeyiz.

“Türkiye sandığı bırakmıyor”

Ve bir Türkiye modeliyle gençleri, işçileri, mağdur olan herkesi örgütleyen, sokağa davet eden, hafta içi çarşamba akşamı İstanbul’da, İstanbul tarihinin en kalabalık yüz binlik mitinglerini yapan, milyonlarla hafta sonu mitingleri yapan bir sürecin içindeyiz. Ve inanın ki teslim olmuyoruz. Sandığa ve geleceğine sahip çıkanlar, son yerel seçimlerde yüzde 86’lık bir katılımla sandık başına gitti. Yani Türkiye sahip olduğu, sevdiği her şeyini, bugünlerini borçlu olduğu sandığı bırakmıyor. Aslında sandığa sarılıyor, bize sarılıyor.

“19 Mart bir darbedir”

Ama Erdoğan, buna karşı devletin tüm kurumlarını ve maalesef yargıyı ele geçirdi. Ve büyük haksızlıklarla onu bir siyasi araç olarak kullanıyor. Türkiye’de partilerin ana kademesi var, kadın kolları var, gençlik kolları var. Erdoğan’ın partisinin bir de yargı kolları var. Eskiden partisinde siyaset yapanları hakim yaptı. Eskiden partisinde bakan yardımcısı olan birini İstanbul’a başsavcı yaptı. Haysiyetimize, onurumuza, her şeyimize saldırıyor. Ekrem İmamoğlu’nun 31 yıllık diplomasını iptal etti sadece cumhurbaşkanı adayı olmasınlar diye. 19 Mart bir darbedir. Darbeler yapısı gereği hep iktidara yapılır. Ama bugünkü iktidar, fevkalade inovatif bir yaklaşımla geleceğe darbe yapmayı başardı. Geleceğin cumhurbaşkanına, geleceği iktidar partisine bugünün iktidar gücüyle darbe yapıyorlar. Buna şu ana kadar yaptığımız 63 dev mitingle, 11 milyon vatandaşın sokaklara çıkmasıyla ve o günden bugüne, ben partinin liderliğini üstlendiğinde 1 milyon 300 bin olan üyemiz 2 milyona ulaştı. Altı ayda 700 bin yeni üye kazandık. Ve büyük bir mücadeleyi hep birlikte veriyoruz.

“Erdoğan’ın ordusunu alıp Türkiye’deki antidemokratik uygulamaları görmemek, duymamak gibi bir şeyi yapmayın”

Avrupa’yı Avrupa yapan değerlerden sapmamayı, bunları birisi ayaklar altına alıyorsa yanı başında o liderle çıkar ilişkileri üzerinden bir istikrar tarif etmemeyi, bir otoriterle bugünkü istikrarın yakalanacak yarının istikrarsızlığının müjdesi olduğunu unutmamak durumundadır. Biz Avrupa’nın güvenlik kaygılarını anlıyoruz ve NATO’nun en güçlü ikinci ordusunun bu noktada SAFE programında en önemli katkıları vermesi gerektiğini yürekten savunuyoruz. Nüans şu: Lütfen, Türkiye’nin güçlü ordusunun Avrupa’nın bir parçası olarak da sizinle birlikte olmasını sağlayın. Ama bunu sadece Erdoğan’dan bir al-ver pazarlığıyla, Erdoğan’ın ordusunu alıp Türkiye’deki antidemokratik uygulamaları görmemek, duymamak gibi bir şeyi asla yapmayın. Tek isteğimiz, bütün irademiz bundan ibarettir.

“Türkiye’de seçimler bir referandum olacak: Otokrasi mi, demokrasi mi”

Türkiye’de yapılacak seçimler bir referandum olacak. Otokrasi mi, demokrasi mi? Türkiye’de yapılacak seçimler bir referandum olacak. Otokratların bir arada olduğu koalisyonunun bir parçası olan Türkiye mi, Avrupa’nın bir parçası olan Türkiye mi? Biz Türkiye’nin demokratik Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olması gerektiğini ve hep birlikte başarmamız, kazanmamız, güven içinde, barış içinde olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Ukrayna ile ve Filistin ile en derin dayanışma duygularınızı ifade ediyorum. Buna ilave olarak dün akşamki yemekte hem Filistin’den hem İsrail’den ilericileri dinledik. Bugün burada bu kürsüde her iki sesi dinledik. Hem her türlü düşmanlığın karşısındayız, barışın yanındayız ve şunu biliyoruz: Dünyanın bütün demokratları hep birlikte başaracağız. Tek kelime, Türkiye’deki en önemli sloganımız Bertolt Brecht’ten: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.” (ANKA)

Author: can tok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir